Efsanevi İlişkiler Serisi 4: Frida Kahlo ve Diego Rivera
Frida Kahlo, birbirine bitişik kaşları ve renkli iç dünyasıyla sanat dünyasının en ikonik karakterlerinden biri. Ancak bu kadar dolu bir hayatı olmasına rağmen her zaman acılarla yüzleşen Frida için oldukça yorucu olan olaylardan biri de kendisinden yaşça büyük ressam Diego Rivera ile olan karmaşık ilişkisiydi.
Frida’nın unutulmaz aşkına ve yaşadıklarına daha yakından bakalım.
İki ressam Frida Kahlo ve Diego Rivera’nın 25 yıl boyunca karmaşık ve çalkantılı bir aşk ilişkisi vardı.
Bazılarıyla karşılaştırıldığında Frida’nın hüzünlü hayatı Diego’yla daha da hüzünlü hale geldi. Evlilik öncesinde ve evlilik sırasında onu defalarca aldatan Diego, kendisini bekar bir kadınla akraba olarak görmüyordu. Frida ise etrafındaki insanlara o kadar bağlıydı ki her şeyi görmezden geliyordu. Her şey dayanılmaz hale gelinceye kadar…
Frida ve Diego’nun ilk karşılaşması Frida’nın genç ve hayalperest bir kız olduğu dönemdeydi.
O dönemde etkili bir ressam olan Diego Rivera, Frida’ya fotoğrafçılığında mentorluk yapıyordu. Hayallerinin peşinden giden Frida 15, Rivera ise 37 yaşındaydı.
Frida küçükken çocuk felci geçirdi ve ilk tanışmalarından 3 yıl sonra trajik bir otobüs kazası geçirdi.
Bu sırada Frida omurgasını, kalça kemiğini, köprücük kemiğini ve kaburgalarını kırdı; Ne yazık ki hayatı boyunca hiçbir zaman tam olarak iyileşemedi. Ancak fotoğrafa olan tutkusu ve kararlılığı onu asla pes ettirmedi. İkisi 1927’de ikinci kez buluştuklarında Frida fotoğrafçılıkta yeni yeteneklerini keşfediyordu.
İkili, fotoğraflar aracılığıyla tekrar buluştu ve kısa süre sonra ilgi duymaya başladı.
Çapkın bir adam olan Diego, tek bir kadınla birlikte olamayacağını defalarca dile getirse de 1931 yılında Frida ile evlenmeyi kabul etti. Ancak bu evlilik sırasında küçük maceralar ve tutkular yaşayacağına dair söz vermişti. Frida sağlıksız olmasına rağmen Diego’yu karşılıksız bir aşkla sevmiş ve ne yazık ki onun küçük kaçamaklarına göz yummuştur.
Frida yaşadığı acılara ve sürekli ameliyatlara rağmen yaşama sevincini kaybetmeyen bir kadındı.
Diego’nun Frida’da en çok sevdiği özellik buydu. Evliliklerinin ilk yıllarında sık sık sanat çevresinden arkadaşlarıyla bir araya gelen çift, birlikte çok eğlenceli ve keyifli vakit geçirdi. Frida farklı düşünce tarzı, uzun ömrü ve muhteşem fotoğraflarıyla büyük ilgi gördü.
Ancak çiftin başından beri birbirleriyle pek uyumlu olmadığı ve bu evliliğe “fil ile güvercinin evliliği” bile denildiği ortaya çıktı.
Frida’nın daha çılgın, genç ve Meksikalı etnik yapısının aksine; Diego daha yavaş ve daha sıkıcıydı. İşlerindeki başarıları nedeniyle sık sık seyahat eden ikili, bazen aylarca uzak kalıyordu ve bu arada Diego farklı kadınlarla birlikteydi.
İlişki başından beri sadakatsizliklerle doluydu ve tek taraflı değildi.
Diego’nun kendisini defalarca aldattığını bilen Frida, kocasını Rus devrimci Leon Troçki ile aldattı. Troçki de o dönemde evli bir adamdı ve bu olay ona pahalıya mal oldu. Tekrarlanan sadakatsizlikler sonucunda Frida, Diego’dan ayrılmaya karar verdi ve 1939’da ondan boşandı.
Frida ve Diego’nun ayrılığı uzun sürmedi, çift 1940 yılında yeniden evlenerek Mavi Saray’a taşındı.
İkinci evliliğinin büyük bölümünde Frida’nın acısı dayanılmaz boyutlara ulaştı. Hayatında ağrısız tek bir günün bile geçmediğini söyleyen Frida, Diego’nun kendisine fiziksel acıdan çok daha fazla acı çektirdiğini de dile getirdi. Çünkü bu evlilikte partnerinden beklediği sadakati görememiştir.
Frida son dönemde kendini fotoğrafçılığa daha çok adadı.
Artık yatalak olan Frida, aynada kendini çizme tekniklerini yeterince geliştirmişti. Diego’yla çalkantılı ilişkisi iç dünyasını bu fotoğraflara yansıtıyordu. En kötü anında bile rengarenk sahneler yaratan Frida, hayattan bu şekilde keyif alıyordu.
Sağlık sorunları giderek kötüleşen Frida, Diego’yu sevmekten son ana kadar vazgeçmedi.
Kangren nedeniyle bacağı kesilen ve ağrıları artan Frida, 1954 yılında vefat etti. Ancak son anlarında bile iç dünyasını ve Diego’ya olan aşkını fotoğraflarına yansıtmaktan çekinmedi. Sadakatsizlikler olsa da Diego’dan ayrılmasının tek yolu ölmekti ve olan da tam olarak buydu.
